"Dikkat Önemli"
'' O ğ u z 33 '' T i m i 90'lı Yıllarda Terörle Mücaadelenin İçerisinde Yer Almış, Dillere Destan '' O ğ u z 33 '' Timin Yaşadıklarını Anlatan Sitemize Hoş geldiniz, Sizleri Burada Tutabilmek İçin, Yapılması Gereken Her Şey Yapıldı, Umarım Kaldığınıza Değer...!!!>'' O ğ u z 33 '' T i m i
   
  ‘Oğuz33’ Timi
  ŞEHİT YİĞİT MURAT
 
"acı çekmek, ölmekten daha da, beter,
 insanı öldürmez, toz duman eder"

Şehit yiğit murat
bir uzman çavuşun anıları
 
Kahraman Şehidimiz, Murat’la
yaşadığım unutulmaz anılarım:
 
            Murat benim bölükte, anlaşabildiğim arkadaşlarımın başında gelirdi, arada elde olmayan sebeplerden dolayı, bir takım talihsizliklerin ve bir takım dramların yaşanmasına rağmen, yine de, bu konuda kendisi tekti, özü sözü bir olan, bu insanla çok samimiydik, operasyonlarda yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi, adeta bir arkadaştan öteye, kardeş gibiydik.
Dağ başlarında, iyi kötü geçen, yaşanmış birçok anımız oldu, onunla ilgili ne kadar anlatırsam anlatayım, bir şekilde hep eksik kalacağından, o günleri anlatmak burada belki de, mümkün olmayacaktır, çünkü bazı şeyleri anlayabilmek için, illaki o ana tanıklık etmek gerekiyor.
Murat gözü karaydı ve pekte bir yamandı bizlere hep asker dediğin;
çarpışırken, kurşun sesine yenik düşmeyecek, arkadaş derdi.
İlk bölüğe geldiğinden itibaren, "bu adama kefilim" komutanım diyerekten, içerisinde bulunduğum, "oğuz33" timine almıştık.
Murat timimizde yaklaşık olarak, bir yıl falan kaldı, bu süre zarfında, bu aslan parçası ile ilgili unutamadığım, sayısızca ilginç, birçok anılarımız ve ohal bölgesinde geçen, birçok operasyonlarımız olmuştu.
Bunlardan bir tanesi de, 20–25 kişilik, bir terörist grubun, falanca köye geçeceği duyumunu almış olduğumuz, Dargeçit olayıydı.
Çeşitli istihbarat kaynaklarından, almış olduğumuz bu önemli duyum üzerine, 3. bölük timlerimiz, titiz bir çalışma ile planlanan, bu özel operasyon için, tam teçhizat hazırlanarak, iç güvenlik harekâtı dalında, tam bir profesyonel asker olan, tabur komutanımız Yarbayımızın nezaretinde, hedeflediğimiz Midyat-Dargeçit ilçeleri, arasında kalan bir köye doğru, kol düzeninde gecenin karanlığını yararak, zorlu intikalimize başladık.
 
                                 Operasyondan kareler
"silaha karşıyım’ demek,
 silahların susmasına yetmiyor" 
 
{1}

"i
nsanlar bir şehidi iki kez öldürürler,
 hem toprağa, hem de unutulmaya gömerek"
Bir müddet sonra, intikalimiz sırasında önümüze yılan gibi kıvrılan, bir asfalt yol çıktı, tam karşıya timimiz geçiyordu ki, karşı istikametten, uzunlarını yakmış vaziyette gelen bir vasıta gördük ve hemen bulunduğumuz yere timce çöküp, aracın geçmesi için, aşağı yukarı, üç beş dk. kadar, asfaltın alt kısmında, zoraki olarak beklemeye başladık.
Gecenin karanlığını yaran, bu beyaz reno gözden kaybolduktan sonra, timce kaldığımız yerden, intikalimize devam ettik.
Çok geçmeden, timime bir kol sayısı gönderdim, gece intikalleri, gündüz yürüyüşlerinden farklı olduğundan, elimizi önde yürüyen arkadaşımızın, omzuna vuracak şekilde, birbirimize yakın olduğumuz halde, nedense göndermiş olduğum bu kol sayısı, bir türlü geri dönmemişti.
"haber ilerlemesi" deriz,
biz bu timdeki gönderilen kol sayısına, herkes bir arkasındakine ve bir önündekine söyler, haber en baştakine kadar, gider ve geri dönerdi.
Time gönderdiğim kol sayısını, bir an önce beklememe rağmen, dönmeyince tekrardan gönderdim, yine dönmediğinden, yaşanan bu olumsuzluk üzerine, hızlı bir adımla, önümde yürüyen Hasan’a;
—be adam, beni duymuyor musun?
—niçin time gönderdiğim kol sayısını, sende göndermiyon?
—uyuyor musun? kaç defa gönderdim, kol sayısını diye,
kendisine parlamaya ve çıkışmaya başladım.
Hasan’da;
            kol sayısını iki defa gönderdim diye
belirtince, bu işte bir bit yeniği var düşüncesiyle, yanına gittiğim timdeki askerlere, çök bekle yaptırmak suretiyle, arkadaşım Murat’ı da, geçtikten sonra, başka kimselerin timde olmadığını ve benle beraber, sadece 5 kişi olduğumuz bu kol sayısından sonra, ortaya çıkmıştı.
"vah vahı bırakın,
 sıra gelmez sizlere, dipteki murat anaları dururken"  
 
{2}

"a
sla şehitler.
 unutulmamadır"
Bu uğursuz reno’dan dolayı, timimiz çevreye görüntü vermemek için, mecburi çök vaziyetinde bekleme yaparken, ön taraf ile arka tarafı, bu intikal esnasında, birbirileriyle irtibatı keserek kopmuştu.
            Doğrusu böylesi operasyonlarda belki de, başımıza ilk geliyordu ve bu konuda ne yapacağımızı, hiç bilemiyorduk, dahası irtibat kuracak bir telsizimiz dahi yoktu.
Geri dönsek bir türlü, devam etmesek başka bir türlü, önden giden timin, hangi istikametten gittiğini bilsek, korkularımızı yenip devam eder, belki de, onları yakalayabilirdik ama onu da bilemiyorduk.
            Sonuç ta,
 birkaç yüz metre, anlamsız anlamsız ilerledikten sonra;
            “hış, pış ve mışt”
gibi, garip sesler çıkarmaya başladım ama nafile, beni duyan ve bu tuhaf çağrılarıma, cevap veren olmadığından, bu defa başladım bölükteki tüm isimleri, sessiz ve derinden gelen, tuhaf bir hırıltı ile, tek tek sıralamaya;
komutanım, ibo, sado, neco, apo, çeto vs.
Ama yine cevap veren hiç kimse olmadı.
           B
aşsız ve koordinesiz kalan çeyrek timimizde, diğer arkadaşlarla birlikte endişelenmeye ve korkmaya başladığımızdan, her kafadan bir ses çıkmaya ve ne yapmak gerektiği üzerine, herkes kendince bir şeyler söylemeye başladılar.
Neticede bölüğümüzde tüm bu olan bitenleri geçte olsa fark etmiş olmalı ki, geceyi adeta gündüz gibi yapan, bir aydınlatma mermisini, gökyüzüne doğru fırlattıklarını gördük, çok sürmeden de, bölüğün bulunduğu tepeye; asker deyimiyle;
            yusuf yusuf
edercesine, birbirimizle herhangi, bir silahlı çatışmaya girmeden, ulaşmayı başardık.
Tabii karanlığın içerisinde, timin diğer tarafını sessizlik ve gizlilik içerisinde ararken, birbirimizi vurmamız, o an içten bile değildi.
Nitekim de, böylesi gece yapılan operasyonlarda, nadirde olsa, zaman zaman bu gibi, iş kazaları askerler arasında yaşanabiliyordu.
"çünkü onlar hayatlarını,
unutulanların özgürlüğü ve korunması uğruna kaybetmişlerdir
 
{3}
 
"bir anne haykırıyor, elimde bir tek oğlum vardı, adı barış’tı
 onuda siz aldınız, kanı toprağa karıştı"
            Tüm bu yaşananlar, yapacağımız bu özel operasyonu, açığa çıkardığından ve en önemlisi ise, ele geçen bu kıymetli fırsatın, değerlendirilmesi yerine, bir yerde tepilmesinden dolayı, bölük komutanımız, bizlere köpürerek, adeta hiç bir şeyimizi bırakmamacasına verip veriştirdi, akabinde de;
toparlanın geri dönüyoruz emriyle, sonuçsuz şekilde geri çekilerek, bu operasyonumuza daha başlamadan, bitirmiş olacaktık.
Bu kopma olayı sonucu, tim tehlikeye düştüğünden;
—"artık seni timde istemiyorum"
diyen bölük komutanımız, Murat’ı operasyonlardan men ederek, bu cengâveri, adeta cezalandıracaktı.
Bölük komutanımız bizim "oğuz33" timini, bölüğün göbeğine yerleştirdikten sonra, sabaha karşı varacağımız tabur bölgesine doğru, intikalimize başladık, çok geçmeden öncü birliklerimiz bir görüntü aldılar, bu görüntü üzerine hemen araziye gelişi güzel dağılarak beklemeye başladık. 
            Kısa bir bekleyişten sonra, alınan bu görüntünün, bir kayalığa bağlı, siyah bir katır olduğu anlaşıldı, çok geçmeden de yapılan kontrollerde, katırın bir terörist gruba ait olduğu tespit edildi, zira bu yüklü hayvanın üzerinde; su bidonları, battaniye, naylon ve bir sandık dolusu, mühimmat vardı.
acaba bu cephane yüklü katırı, buraya bağlayanların, saldırı öncesi herhangi bir hazırlığımı?
           yoksa saldırı sırasında, kendilerine yük olmasın diye,
           —arkalarında bıraktıkları lojistik manadaki malzemelerimeydi?
Kafaları karıştıran tüm bu sorulara cevap bulabilmek için, öncülerimiz katırı tekrardan parçalanmış kayalıklar arasına bağlayarak, düşmanı beklemek için, bölgeye dağılıp, arazide yeni mevzii yerleri işgal ettik.
Akabinde de, hiç kimselerin fazlada bir şey anlayamadığı, yoğun geçen bir telsiz görüşmesinden sonra, beraberimize katırda alarak, tekrardan intikalimize kaldığımız yerden, sessizce devam etmeye başladık.       
"acemi katır,
 kapı önünde yük indirir" 
 
{4}
 
"Allah kınalı kuzuları, analarına ve yavuklarına bağışlasın,
 yüreklerine acısını bırakmaması için"
Bir müddet sonra da, daha neler olduğunu kimseler anlayamadan, bir çatırtı ve bir patırtı kopmasıyla öncü
birliklerimizce, aralarında takım komutanında dâhil olduğu, beş teröristi etkisiz hale getirmeyi başarmıştı.
Neticede bu karmakarışık silahlı çatışmadan sonra, imha edilmiş teröristlerin teçhizatlarını beraberimizdeki katıra yükleyerek, intikalimizi hızlıca bitirip, sabahın ilk ışıklarıyla, taburumuzun nizamiye kapısına tam kayıpsız olarak ulaşmayı başarmıştı ki, nöbetçi subayından kara haberi almamız bir olmuştu. 
            Tüm bu olan bitenin ve yaşananların sebebi, gecenin bir vaktinde kendi yolumuzda intikal ederken, tesadüfen yolumuz üzerine düşen ve sonrasında, yaşanan silahlı çatışmada, öncülerimiz tarafından etkisiz hale getirilen, bu beş terörist ve beraberindekiler, taburumuzun hemen karşısında, Midyat-Estel arasında kalan, yerleşim biriminde bulunan, polis lojmanlarına akşam karanlığında, uzun namlulu silahlar ve roket atarlarla, saldırı düzenlenmesi sonucu, lojmanların güvenliğini sağlayan nöbetçilerden, üç polisimizi, olay yerinde şehit düşürmüşlerdi.
Kısacası moralimizin bozuk olduğu ve canımızın bir hayli sıkkın olduğu dönüş yolumuzda, hiç hesapta yokken ve hiçbir hazırlık yapmadan tesadüfide olsa, bir yerde şehit düşen üç polislerimizin, acı haberleri daha ailelerine kavuşmadan, sıcağı sıcağına intikamlarını, misliyle alınmış ve öncü birliğimizdeki, birkaç aslan parçası erimizin, ferdi olarak hareket etmesi sonucu, bu kahramanlarımızın kanlarını yerde bırakılmamıştı.
Ayrıca, çeşit çeşit sürprizlerle dolu olan, bu çok ilginç operasyon esnasında, düşmanla yaşanan kısa aralıklı silahlı çatışma sonrasında, gecenin karanlığından yararlanan siyah katırda, tüm aramalarımıza rağmen, bulunamamış ve beraberindeki cephane yüklü malzemeleriyle birlikte o karışıklık dolu hengamede, izini arazide kaybettirmeyi başarmıştı.
 
             Özellikle karakol baskınlarında kullanılan katır yükleri
"benim gibi anneler, acı çekince,
bu barışı istemeyen insanlar, rahat mı yatacak?"
 
{5}
 
"bi tanesi; bu acımasız dağlar beni sana gönderirim bilmiyorum,
 bildiğim tam olarak artık dönmeyeceğim"
Sonuçta; Murat bölük komutanımız tarafından, timden kovularak cezalı olmasına rağmen, 92 yılındaki, K. Iraktaki PKK kamplarına yapılan operasyona, Alay’da herkes gibi, oda katılmış ve dönüş yolunda, hiç hak etmediği belki de, gecenin bir ayazında, mevziisinde üşümesin diye;
—tebessümler içerisinde kendi pançosuyla üzerini örttüğü, arkadaşının silahından çıkan, bir kör kurşunla, bir kardeş kurşunuyla, zalim ve acımasız dumanlı dağ başlarında, kollarım arasında şehit düşmüştü.
(Kahraman Murat’ın annesinin, ağlamaktan göz pınarlarının kuruduğunu, hayatta tek ışığı ve tutunacak tek dalının evladı olduğunu, aslan parçası yiğit oğlunun, sağ salim teskeresini alıp, askerden döndükten sonra, helal süt emmiş, bir kızla evlendirmek için, dünya güzeli olan, yakışıklı oğluna, aldığı çeyizlerini, yıllarca sakladığını ve oğlu şehit düştükten sonra, evindeki bir odayı, kuzusuna ev yapan bu acılı annenin,
—"oğlumun evi"
dediği ev yerini, her gün camlarına varıncaya kadar temizleyen, acılı anne, oğlunun askere giderken giydiği kıyafetlerini, askerde çektirdiği tüm fotoğraflarını, oğlundan geriye kalan tüm elbiselerini, koklayıp hasretini gidermeye çalıştığını, hatta kullandığı sakal fırçasını dahi, ciğeri alev alev yandığından, öpüp öpüp kokladığını, o
ğlunun bir gün geri geleceğine inanan, bu gözü yaşlı acılı annenin, oğlunun bu evini, hep hazır tutuğunu ve üzerine titrediği Muradını, doya doya sevemediğini, sımsıkı sarılarak onu koklayamadığını ve gördüğü her askeri, yavrusuna benzettiğini, arkadaşları olarak hepimiz iyi biliyorduk.)
            Adeta ölümümle arama gözlerini kırpmadan giren, bu aslan parçası yiğidi, asla unutmayacağım, bu vesile ile operasyonlarda anlatılan her şeyi; başta şehit Murat olmak üzere, diğer isimsiz kahramanlara armağan ediyorum, tekrardan ruhları şad olsun, mekânları gül bahçesi gibi, cennet olsun.
 
                                           
Operasyon belgesi
"zararın neresinden, dönerseniz
 kazançtır
 
{6}

Sıradaki Konu Başlığını Okumak için

Ya da anasayfaya Dönmek için lütfen tıklayınız...

 
 
 
 
M U S T A F A B İ L G İ N
Ohal Bölgesinden Kareler
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol