"Dikkat Önemli"
'' O ğ u z 33 '' T i m i 90'lı Yıllarda Terörle Mücaadelenin İçerisinde Yer Almış, Dillere Destan '' O ğ u z 33 '' Timin Yaşadıklarını Anlatan Sitemize Hoş geldiniz, Sizleri Burada Tutabilmek İçin, Yapılması Gereken Her Şey Yapıldı, Umarım Kaldığınıza Değer...!!!>'' O ğ u z 33 '' T i m i
   
  ‘Oğuz33’ Timi
  TİCARİ İLİŞKİLERİMİZ
 
"ahanda gelelim,
 bu işin bam teline"
 bir uzman çavuşun anıları
 
Perşmerge güçleriyle ve Güneydoğudaki köy koruyucularıyla,
olan ticari ilişkilerimiz:

PKK örgütünün K. Irak’taki kamplarına, yaptığımız operasyonun ilerleyen safhalarında, çatışmaların ve patlamaların olmadığı, normal saydığımız zamanlarda, askere silah ve benzeri, mühimmattı satmak için ve en önemlisi de, aç olan, karınlarını doyurabilmek için, çevremizdeki dağlarda, konuşlandırılan ve genelde, birbirileriyle hısım olan, peşmerge askerleri, mevziilerimize alış veriş ve ticaret için gelirlerdi.
Takas yoluyla, bu alış verişimizi daha çok yaparak, beğendiğimiz mühimmattı ve benzer askeri malzemeyi, bu peşmerge güçlerinden alırdık, bunun yanında, habur sınır kapımıza yakın, zaho ve dohuk gibi şehirlerden de, çarşı pazar sergi şeklinde, satılan dünya kadar mühimmatı alır, operasyon bitiminden sonra, beraberimizde yurda getirirdik.
Diyarbakır–Mardin–Hakkâri özelliklede, Şırnak–Şenoba’da, B… aşiretinde olan ohal bölgesindeki, köy koruyuculardan ve sınırın sıfır noktasındaki, mezralarda yaşayan ve kaçakçılıkla geçimini sağlayarak, daha çok sınırın diğer tarafıyla ticari ilişkileri olan, bazı köylülerden de sudan ucuz olarak aldığımız, muhtelif mühimmat ile amerikan tipi, askeri malzemeler olurdu, tabii tüm bunlar, bizim bildiğimiz ve gördüğümüz mühimmattı;
ya habur sınır kapısından geçirilip, dağlardaki örgüt gruplarına, gece gündüz katırlarla, taşınan mühimmatlar?
ya şehirlerdeki, yurtsever adı altında, faaliyetlerini sürdüren milislerin, torosların bagajında taşıdığı, onca mühimmatlar?
ya geçimini, kaçakçılık üzerine kurmuş insanların, beraberinde getirdiği onca, sınırsız mühimmatlar?
 

                             Yük hayvanlarıyla sınır kaçakçılığı
"bu silah işinde zırnık alan,
 aldığı zehir zıkkım olsun"
 
Sayfa {1}
 
"hepimiz askeriz
 tabi ki, silah isteriz"
Bu tür mühimmattı daha çok, astsubay, uzman çavuşlar ve bazı Mehmetçikler alırdı, toplu olarak yıllık izine ayrıldığımızda ise, tabanca ve benzeri bu gibi mühimmatı, üzerimize ya da çantalarımızın içerisine kamufle ederek, birliğimizden sorunsuz bir şekilde dışarı çıkarırdık, ya da, önceden bir ayarlama yapılarak, sıkı fıkı olduğumuz, çarşı esnafından, bu emanetlerimizi alır, öyle memleket izinlerimize başlardık.
Yol aramalarında oluşturulan, kontrol noktalarında ise; toprak ayağına ve tertip ayağına, aramalara takılmadan ve çantalarımıza bakılmadan, güle oynaya bu tür mühimmatı, memleklerimize götürür, tanıdığımız tanımadığımız kişilere satarak, izin masraflarımızı kat kat çıkarırdık.
Ya da, bu muhtelif mühimmattı, hısıma ve akrabaya hediye ederek, büyük bir sükse yapardık, hatta bazı uçuk ve psikopat askerler, çantalarının altına roket atar koyarak, mahalledeki arkadaşlarına hava basmak için, beraberinde memleketlerine götürürlerdi, tabii izin bitiminde, bu lav silahını, birliğine tekrardan geri getirirlerdi, gerçi o yıllarda getirmeseler de, herhangi bir sıkıntı olmuyordu, zira her şey serbesti, hatta istesem; tank dahi götürebilirim diye bilen, bazı çatlak askerimiz dahi çıkabiliyordu.
Bazı askerimiz ise, bu mühimmatın bolluğundan, el bombalarıyla, memleket izinlerinde, derelerde balık avladıklarını dahi söylüyorlardı, atılan bu bombaların şiddetli derecede patlamasıyla birlikte; bir kısım balıklar, korkularından akıntıya karşı, ters dahi yüzdüklerini anlatırlardı.
Memleketlerimizdeki eşe dosta hediye ya da, menfaat sağlamak için, götürdüğümüz bu muhtelif mühimmat işinde, soran soruşturan olmadığından, bir yerde silah ticareti ve silah kaçakçılığı gibi, bir şey oluyordu.
            O kadar çok para, bu taşıma işinde oluyordu ki, yazlık alan ve izin dönüşlerinde, sıfır araba ile birliğine gelen, astsubaylarımız dahi olabiliyordu.
"artık bıktık usandık,
 bu gizli kapaklı vatan sevdalılarından"
 
Sayfa {2}
 
"bu dağ başlarında,
 hiç mutlu değilim"
Ohal bölgesinde görev yaptığım yıllarda, özelliklede çıktığım operasyonlardaki, köy aramalarında veya yol kontrollerindeki, araba ile koltuk altlarına, sahipsizce korkudan atılan, silah ve benzeri mühimmat çıkmasına rağmen ya da, çatışma sonucu, etkisiz hale getirilmiş teröristin, üzerinde cephane gibi, malzeme bulunmasına rağmen yine de, sevmezdim böyle riskli ve pis işleri, durumlar elverişli olmasına rağmen, kesinlikle bu tür kirli mühimmatı, beraberimde memleketime götürmezdim.
Ölümün eksik olmadığı dağlarda, kelle koltukta gezer gibi, sabahsı ölüp ölmeyeceğimizin garantisinin olmadığı, operasyonlarda görev yaptığım süre zarfınca, devletten yedi yıl boyunca aldığım ohal+maaşımla, annemin dişinden tırnağından artırdığı arsaya, bir ev yaptırmak oldu, onun haricinde, başka bir birikimim olmadı, birde gazi olduktan sonra, kan paramla, kendime ikinci el, yerli bir otomobil, almak oldu.
Ama bu silah alış verişlerinde, mal mülk sahibi olmuş, çok rütbeli insan oldu, böyle birini bende yakinen iyi tanıyordum, bu astsubayımız, sadece silah işi yapmazdı, yoğun geçen operasyonlardan sonra, çarşı iznine çıktığımızda, naylon faturalar tanzim ederek, haksız yere kazanç elde ettiğini de, bazı çarşı esnafın; "çok uyanık bir komutan, köşe oldu" gibi, söylemlerinde malzeme adı altında, yüklüce çıkar sağladığını anlardık.
Neticede, onunda akdeniz kıyılarında, bir yazlığının ve lüks bir avrupa otomobilinin; bu alavere dalavere oyunları ile aldığını ve kısa zamanda, iyi bir yük tutuğunu biliyorduk.
Vatani görevini yapan bir kısım komando askerlerimiz dahi, izine ayrıldıklarında, beraberinde götürüp memleketlerinde, eşe-dosta sattığı muhtelif mühimmattın parasıyla, beyaz eşya bayilerinin depolarından, adeta A’den Z’ye kadar, tam takır, tüm beyaz eşyalarını düzerlerdi.
"bugün, hayatınızın geri kalanının,
 ilk günüdür"
 
Sayfa {3}
 
"vatan anamdır, kanım toprak,
 ha bir damla gözyaşı ha bir avuç içi toprak"
Askerin çarşıya çıkmasını ve izin yapmasını, en çokta bölgedeki, esnaf isterdi, ondan dört gözle asker yolu bekler gibi, bizleri beklerlerdi, çünkü askerimiz; sınırsız alış verişlerinde, su gibi para harcarlardı.
(bence) tüm bunlar bir erbaş veya bir erin ohal maaşıyla, alınacağı eşyalar değildir, mutlaka başka bir akarı vardır.
Bilemiyorum belki de, hala bölgede bu devran, bu saltanat ve bu usulsüzlük, bu şekliyle devam ediyordur.
Zira aradan onlarca yıl geçmesine rağmen, bölgede fazlada değişen bir şey olmadı, hala silah kaçakçılığı ve terör tüm sıcaklığıyla, o dönemdeki gibi, tazeliğini koruyor ve güncelliğini, muhafaza ediyor.
Bazen ulusal gazetelerde ve TV’lerin ana haber bültenlerinden, sıkça rastladığımız; evlerin bodrumlarından veya çatı aralarında, çöp kutularında ya da, sağda solda köprü altlarına, bırakılmış sahipsiz mühimmat ile ilgili yığınla haberlere şahit oluruz, tabii tüm bunlar, basında çıktığından bilinen bazı gerçeklerdir; ya bilinmeyenler?
Örneğin evlerden çıkmayıp ta, bir şekilde açığa çıkması mümkün olmayan; gizli kapaklı yerlerde ve zulalarda saklanan, çeşitli çap ve tipteki, dünya kadar muhtelif mühimmatlar?
Kendim şunu iddia ederek, kalıbımı basarım ki, sahipsiz denilen bu mühimmattın, çoğundan fazlası, yukarıda anlatmaya çalıştığım şekilde, memleketlere bir bir götürülen, kayıt dışı mühimmattın ta kendisidir.
Özetle o yıllarda ohal bölgesinde, süren bu kirli savaştan, bu rutin dışı işlerden ve bu çıkar sağlayan, gereksiz savaş oyunlarından, haddinden fazla kazananı oluyordu, bir yerde sanki;
cepleri doldurma savaşı yaşanıyordu.
 
                                       
Çarşı izinleri (Bingöl)
"umut bir kere düştü mü insanın içine,
 dur durak bilmez"
 
Sayfa {4}

Sıradaki Konu Başlığını Okumak için


Ya da anasayfaya Dönmek için lütfen tıklayınız...

 
 
 
 
 
M U S T A F A B İ L G İ N
Ohal Bölgesinden Kareler
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol