"Dikkat Önemli"
'' O ğ u z 33 '' T i m i 90'lı Yıllarda Terörle Mücaadelenin İçerisinde Yer Almış, Dillere Destan '' O ğ u z 33 '' Timin Yaşadıklarını Anlatan Sitemize Hoş geldiniz, Sizleri Burada Tutabilmek İçin, Yapılması Gereken Her Şey Yapıldı, Umarım Kaldığınıza Değer...!!!>'' O ğ u z 33 '' T i m i
   
  ‘Oğuz33’ Timi
  ARAZİDE ÖĞRENDİKLERİM
 
"ha bu vatanın ekmeğini yemişim,
 ha uğruna bir kurşun"  
bir uzman çavuşun anıları
 
Ohal bölgesindeki ve sınırlarımız ötesindeki operasyonlarda,
teslim olan teröristlerden öğrendiklerim:
 
1993 yılı Haziran ayında, Isparta-Eğridir’de, Komando Dağcılık okulunda katıldığım ve tuğgeneral Şinasi Ç. komutasıyla düzenlenmiş olan iç güvenlik konulu toplantıda söz alarak, ohal bölgesinde edinmiş olduğum birikimlerimi ve operasyonlarda, sağ olarak yakalanan teröristlerin vermiş oldukları ifadeleri doğrultusundaki, düşüncelerimi şöyle anlatmıştım;
—bölgede icra edilen operasyonlar esnasında, sığınaklarda gizli kapaklı yaşayarak, mücadelesini veren bir terörist gibi, düşünmeli ve arazide onlar gibi, küçük gruplar halinde ve illaki gece harekât etmeliyiz,
—pusu faaliyeti için veya geceyi geçirmek için, işgal etmiş olduğumuz üst bölgesindeki mevziilerimizi, basit ve korunaksız yapmamalıyız.
—arazide 2-3 üç kişinin, sığabileceği ve tüm ihtiyaçlarını karşılayacağı, bir insan boyundaki derinlikte, kazılmış mevziilerde kalmalıyız ve bunu yaparken de, sessiz, görüntüsüz ve sabırlı olmalıyız.
—gittiğimiz köylerdeki, halk bizden çekinmemeli ve ürkmemeli, bölgede yaşayan yöre halkın, bir mağduriyeti var ise, giderilmeliyiz,
(Tunceli-Kutu deresindeki çatışmada, etkisiz hale getirilen, cemal isminde bir teröristin, üzerinde bir not defteri bulmuştuk, okuduğumuzda aynen şöyle yazıyordu; Erzurum eyaletine bağlı, Muş-Varto’nun E. Köyüne, 8 kişilik grupla, gerilla ve propaganda faaliyetleri için gittik, halkın ileri gelenlerini, köy meydanda toplayıp sorunlarını dinledik, çözümden yana sohbetlerimiz oldu, halk üzerinde derin, bir itibar ve memnuniyet bıraktık.)
—bizlerde bölgede propagandamızı cemal gibi,
           —bu şekilde yapmalıyız,
          —halkla çok yakın olmalıyız ve 
         —onlarla yakınlaşmalıyız,
"artık inat edilecek zaman değil,
artık akılla harekat edilecek zaman"
 
{1}
 
"buradaki her bir çığlık
 savaşa isyana, barışa ışıktır"
—köy yerinde hangi sebeple olursa olsun, bir zarar ziyanı olmuşsa hane halkına yardımcı olmalıyız, hayvanları yoksa veya bir terör sonucu telef olmuşsa, bu sıkıntılarını, bir şekilde gidermeliyiz,
—köylünün küçükbaş hayvanlarıyla, terörist kavurma yapacağına getirin; "biz yiyelim" mantığıyla, dağ başlarında kuzu çevirmesi yaparken, parasını hayvan sahiplerine verilmeliyiz.
           (bu kuzu çevirme sefasını bende yapmıştım, olay Muş-Şenyayla operasyonu sırasında, bölgede bulunan teröristlerin almaları için, civar köylerde, yaşayan, milis ve yandaşları tarafından, bir oyuk içerisine bağlanarak bırakılmış, onlarca küçükbaş hayvanın, timlerimizce kesilmesiyle olmuştu.)
—bölge yatılı okullarında, yüzlerce öğrencisi ve onlarca öğretmenleriyle beraber, eğitimlerini yarıda keserek köylerine gönderip, aylarca bölgede sürecek olan, askeri operasyonlar için, okullarını işgal ederek, bu masum çocukların, öğrenme haklarını ellerinden alıp, onları cehaletin pençesine ve saltanatını cahil insanlar üzerine kurmuş, toprak ağalarının hizmetine, karın tokluğuna çalışan ırgat ve amele olarak bırakmamalıyız,
—okullarını veya ibadethanelerini, operasyon bitiminden sonra, terk ettiğimizde, arkamızda bir enkaz yığını şeklinde bırakmamalıyız,
—terör kıskacındaki ohal bölgesinde, bu gibi yatılı okullar (YİBO) ve işgal ederek, aylarca konakladığımız bazı kiliseler bölgede çok olurdu.
—insan hayatı kadar, çok kıymeti ve yeri olan, belki de, bir metre karesi dahi, çok değerli olan, orman ve arazisi operasyonlar sırasında, askerler tarafından veya uçakların bombalaması sonucu, ya da, her ne sebeple olursa olsun, bağ, yayla evleri, mezarlık ve orman arazisi gibi yerler, bir zarar uğramışsa, bu zarar ve ziyanlar, bir şekilde devlet tarafından, telafi edilmelidir.
  
                        
Kırsaldaki askeri operasyonlardan kareler
"dilê tirsonek timî dikute –
korkak yürek hep çarpar"
 
{2}

"vatan anamdır, kanım toprak,
 ha bir damla gözyaşı ha bir avuç içi toprak"
(Bin bir güçlükle ve türlü emeklerle, yetiştirilen güzelim ormanlara, zarar vermek, hangi insanlığa sığar?
Hangi mantık, ülkem vatanım dediği bir yeri, gözünü kırpmadan yakıp yıkarak, yok edebilir ki?
Benim olmayan başkasının da, olmasın düşüncesiyle, yerle bir ediliyordu, ülkemin tüm emekleri, güzellikleri ve doğanın bağrında saklı, tüm bakir ormanlıkları,)
—bazen operasyonlarda teröristler barınmasın diye, insanın bakmaya dahi kıyamadığı, koruluk gibi yerlerde, ağaçların dallarını budardık, bu gibi yerlerde, devirdiğimiz ağaç çok olurdu, teröristleri örtülü alanda, daha çok ve iyi öldürmek için, ya da arazideki, askerin güvenliği için.
—köylerdeki ev aramalarında, vur, kır, al yatağı, at aşağı şeklinde, darmadağın olarak arkamızda bırakmamalıyız, hayvan ahırlarını uçan tekmelerle, viraneye çevirmemeliyiz, halısına veya çuluna, çamurlu botlarımızla basmamalıyız, hane içerisinde yapılan aramalarda, kişisel eşyalara zarar verilmemeliyiz, hatta bu gibi, eşyaları çalmamalıyız.
(eski madeni para, altın yüzük, sigara tabakası, el feneri, tespih vs.)
(Tarih kitaplarında okuduğumuz kadarıyla, Sultan Yavuz Selim ordularıyla, çıktığı tüm seferlerde, parasını vermeden bir tek yumurta almanın cezası, askere tam 50 sopaydı, harama ve namusa yan bakılmadığından, bu ordu üç kıtaya, hüküm sürmüştür.)
Üzülerek belirtmeliyim ki; ohal bölgesindeki köy aramaları sırasında, savaş ganimetiymiş gibi, açıktan ya da el altından, hane halkının fertlerine ait, özel ve değerli eşyalarına, kendini bilmez bazı menfaat sahibi, cahil askerlerimizce, el konula biliyordu, yani bir yerde, bu kişisel eşyalar, çalına biliyordu.
erefini kaybeden insan,
 başka ne kaybedebilir ki?"
 
{3}
  
"aştini neçê tüne:
 barışın kötüsü yoktur"
Bu gibi kırsal kesimlere yaptığımız aramalar sonucu, bizler köyden ayrılırken, arkamızdan askerin ve örgütün, adeta mengenesi arasına sıkışmış, çaresizlik içerisinde, içi kan ağlayan ve;
"tope hudey, askeriye kefe"
          yanisi; Allah’ın topu, askeriye’ye değsin şeklinde,
beddua eden, gözü yaşlı insanlar dahi oluyordu, başlarına gelenlerden ve yaşadığı, onca eziyetlerden ötürü, ayrıca; şüphe üzerine yakaladığımız, yöre insanına kötü muamelede bulunmamalıyız.
(Sivilde birine tokat atmamış, bazı subay, astsubay, uzman çavuş ve askerler, bir şüphe üzerine, kırsalda yakalanan gariban ve masum yöre insanları üzerinde, haz alırcasına kişisel egolarını, gerçekleştirdiği durumlar olmuştur, sonucunu bildiği halde, bu şekliyle hiçbir netice alamayacağını bildiği halde, sırf cinslik, kıllık ve pislik olsun diye, ya da, havasını bassın diye, ohal bölgesindeki operasyonlarda, uçan tekmelerle, pat küt şeklinde, indirilen nice masum köylü ve gariban çoban olmuştur.)
Böyle bir astsubayın, ohal bölgesi kırsalında, yaptıkları ile ilgili, şahsen gördüklerimin izahını yapmaya çalışayım;
—hiç güven duyulmayan, bu astsubayımız adeta devletin, yöredeki çaresiz ve bilgisiz insanlara işkence eden, gizli bir eli gibiydi,
—bazen kendisine verilen gözaltı listeleri doğrultusunda çıktığı köy aramalarında, herkesi örgüt militanıymış gibi, görür ve ona göre davranırdı, bundan dolayı da, halk kendisinden, çok çekinir ve çokta korkardı.
—niçin böyle davranıp, halkı sindiriyorsun?
ne yapmaya çalışıyorsun? diye, kendisine sorulduğunda ise;
—terörle mücadele ediyorum, ifadesini kullanırdı.
           Genelde kendisi operasyonlara katılmaz, sadece arada şu hollywood filmlerdeki çıkma rambo misali, giyinir kuşanır ve öyle köy aramalarına çıkardı.
 
               Operasyon sonrası köylerdeki kürt analarından kareler
  
"hani bin yıldır kardeştik,
 o zaman nerede bu kardeşlik ve eşitlik?"
 
{4}

"ben bu ülkeyi çok seviyorum,
 bir yan­lış daha eklenmesin diye, bunları yazıyorum"
           Kendisi çok artisti, uyurken dahi gözü çöplükte olurdu, ağza alınmayacak derecede, küfürler sıraladığından, ağzı da oldukça bozuktu, köy aramalarında, genç kızların üzerini, çoğu kez arardı, bir defasında, böyle bir  arama sırasında, yaşlı bir kadının, evinin damına çıkıp, feryat figan içerisinde;
"çiran, namüsami girtin dest çuyin, ragihiştin"
          —yanisi; komşular, namusum elden gidiyor, yetişin diye,
saçını başını yolarcasına, avazı çıktığı kadar, acı acı bağırmıştı.
Midyat İlçesinin S. Köyünde, bu astsubayımız bir defasında geceyi geçirmek için, kaldığımız köyün kilisesinde, sıcakkanlı, misafirperver ve devletine son derece bağlı olan, bir süryani "papazını" bizlerin yanında, feci bir şekilde, evire çevire döverek, küfürler içerisinde, sağlı sollu uçan komando tekmeleriyle, adamcağızın ağzını burnunu, kanla doldurmuştu.
Kendini sınırsız ve bağımsız hisseden, bu baş edilemez astsubayımız, bir yerde her türlü üst yetkiyle, donatılmış şekilde hareket ederdi.
Öyle ki, alayda neredeyse bütün subaylardan, daha itibarlı ve daha söz sahibi bir konumdaydı, bir astsubayın bu derece etkili olması, bazen kafalarımızı karıştırıyordu, bu vatansever ve ağzı bozuk bu adamın;
torpili nerden geliyor? diye, ya da, bu adamı,
bu denli özel ve boncuklu kılan etken nedir? diye.
Bu arada; alay komutanımız hakkında, görev yaptığım yıllar itibariyle, operasyonlarda şahsen tanık olduğum ve birinci ağız olan, devrelerimden duyduğum diğer bazı olaylarını, yeri gelmişken anlatmak istiyorum;
           Koruculuğu kabul etmeyerek, örgüte destek verdiği tespit edilen, Dargeçit ilçesine bağlı, bir köy araması sırasında, evin odasına çektiği genç bir kıza;
—konuş, gavat baban nerede?
            —i…ne, abin nerede?
—doğru konuş, yoksa seni askerlerin arasına atar, deldiririm,
"bu dünyada, her şey bitebilir
 ama ŞEREFSİZ asla bitmez"
 
{5}

"benim sözüm, vicdanını ekmek arası yapıp yiyen,
 kardeşi kardeşe düşüren ağa ve beyleredir"
—alın lan, götürün bu kan…ğı, bu a…ğı,
—elini kolunu bağlayıp üstüne binin, 
           —keyfini ve tadını, sürün diye
köpürdüğünde, tercümanlık  görevi için, orada bulunan birkaç kişiyle birlikte bu beklenmeyen, kan dondurucu sözler karşısında, adeta şoke olmuştuk,
"ne yapıyorsunuz"
komutanım diyecektim ki, son anda kendimi tuttum, kendisinden çekindiğimden söyleyeceklerimi yutkundum, oracıkta içime attım, başka bir şeyde yapamazdım zaten.
           Tabii komutanımızın bu derece, ağzını bozan gerekçe ise, yapılan aramalarda, ele geçirilen bazı fotoğraflar arasında, bu genç kızın, örgüt flamaları altında, çektirmiş olduğu ve duvara çakılı vaziyette bulunan, bir fotoğrafı olmuştu.
Komutanımızın korumalığını yapan, devrem Mehmet Ç. anlatırdı;
—operasyonlarda, albayımız alçak uçuş esnasında, huylandığı veya şüpheli gördüğü dere yataklarına, vadi tabanındaki patikalara ve gizlenmeye müsait ormanlık alanlardaki, olası terörist barınaklarına, parça tesirli taarruz tipi el bombasının pimini çeker, büyük bir ustalıkla cam bardağı içerisine yerleştirir, sonrada helikopterden tek tek aşağı fırlatırdı, cam bardak yere düşer düşmez kırıldığından, arkasında bombalar biri biri ardına, kara bir toz bulutu bırakırcasına gümbür gümbür patlardı,
—bir defasında, teröristlerle yaşanan silahlı çatışma sonrası, sağ olarak yakalanan, küçük yaşlardaki bir erkek teröristin, sığınak, silah depoları ve mağara gibi, yer göstermesi için, helikopterle yapılan kısa bir uçuş esnasında, anlaşılamayan bir sebepten ötürü, cılız ve zayıf olan bu teröristi, bir çırpıda tuttuğu gibi, helikopterden aşağı attığını, arkasından da;
"senin gibi kudurmuş piyonlarla mı, uğraşacağım piç kurusu,
—canın cehenneme" diyerekten,
büyük bir sinir ve öfke içerisinde dünyanın küfrünü bastığını şeklindeki olayıda, devremden duymuştum.
 
                              
Köy operasyonları Dargeçit/Mardin
 "terörü sorun yaparak bu sorunu çözme,
 yazık oluyor gözü yaşlı bu anaları üzme"
 
 
{6}

"kûçik ji kê bitirse bi wî alî direye -
 köpek korktuğu yana havlar"
Alay Komutanımızın, emri ve bilgisi dâhilinde gerçekleşen, irili ufaklı başka birçok hadiseye, şahit olduğumuz durumlarda vardı, örneğin; dağ başlarındaki mevziilerde, hep şöyle derdi;
—dağdaki PKK’lıyı, öldürmekle bu iş olmuyor, böylesi bir mücadele, tam bir aptallık ve tam bir saçmalık oluyor, daha ciddi şeyler yapıp, PKK’yı yalnızlaştırmak gerekiyor, çünkü işin içine durmaksızın, kışkırtıcılar ve çıkarcılar girmiş, sen sürekli öldürüyorsun, yeni adam geliyor ölenlerin yerine, buluyorlar ibneler bir yerlerden, getirtiyorlar Avrupa’dan falan, bunun için bu gizli ellerle, başka türlü mücadele şarttır, iç güvenlik harekâtı ile bu mücadele, bu şekilde artık yürümez, mutlaka başka konseptler, bölge üzerine geliştirilmelidir, başka özel harp, teknikleri ve önlemler, bölgede uygulanmalıdır, ancak bu şekildeki bir süreçle, az bir zayiatla, böylesi bir savaş kazanılır, diye içini dökerdi.
Ohal bölgesi, kırsalında ve özelliklede kuş uçmaz, kervan geçmez sınır boylarımızda, bu olaylara şahit olduğumdan, yaşadığım tüm bunları;
—Isparta-Eğridir’deki, ohal bölgesinde yaşanan çatışmaların nedenleri, sonuçları ve son zamanlarda, büyük bir ivme kazanan, terör olaylarıyla ile ilgili, bilgilendirme toplantısında, bozuk Türkçe şivemle, hiçbir kurgunun ve hiçbir abartının olmadığı, hayalden uzak, yaşandığı gibi, bir bir anlatırken, okul komutanın konuşmam bitiminde bana;
—nereliydin evladım? diye,
tekrar sorduğunda;
—Adıyamanlıyım komutanım,
dediğimde ise, orada bulunan birçok kişi, hiç unutmam şaşılacak derecede bir anda, tıpkı PKK’lı bir teröriste bakar gibi, güvensiz bir şekilde, ciddi ciddi bana bakıyorlardı, aslında benim gibi, çeşitli kıtalarından gelen, birçok kişi, benzer olaylara, bölgede şahit olduklarını da, iyi biliyordum ama onlar, susmayı tercih etmişlerdi.
 
                                             
90'lı yıllardan kareler
"besse, yeter artık bu ölüm son olsun,
 anaların gözyaşları dinsin, bir daha olmasın"
 
{7}

"barışa olan özlemlerimizin bir an önce gerçeğe durmasını,
 ne çok istiyoruz, bir bilseniz"
(yukarıda anlatmaya çalıştığım ve herkesin bildiği ama fazlada bir şeyler yapmadığı ya da, bir yerde yapamadığı basit hususlar, bundan yıllar önce, bölgede uygulan bilseydi, şimdi durum farklı olabilirdi, belki terör bitmezdi ama yinede, sabah akşam sahur aşı gibi, kızdırıp kızdırıp terörü de böyle aynı yere kaldırıp indirip belki de bu şekliyle konuşmazdık.
Ohal bölgesinin kırsal kesimlerine hiç çıkmamış, arazide bir defa olsun ayaklarına hiç postal giymemiş ve beline hiç palaska bağlamamış, omuzları kalabalık emekli bir paşamın, özellikle bir karakol saldırısı sonrasında, ana haber bültenlerine çıkıp, eline sihirli bir değnek alarak harita üzerinde, iki dakika içerisinde, örgütün kamp yerlerini toptan temizleyip, her şeyi günlük gülistanlık yerine çevirerek, yıllarca halkı; 3–5 çapulcu diyerekten, hikâyeler anlatıp belki de, kandırmazlardı.
Örgüt kamplarında, fedai eylemlerini yapabilecek binlerce militanın bilinmesine rağmen, kimi dönemlerde arkasına milyonlarca, sempatizanı toplamasına rağmen, avrupanın belki de, her köşesine ula­şa bilmesine rağmen, bir örgüte; baldırı çıplak 3-5 çapulcular sürüsü demek; ancak bir insanın ne kadar gafil olabileceğine, kesin delil teşkil edebilir.
Karakollara 600'er kişilik grupla, basılmasının bilinmesine rağmen hala birilerinin çıkıp, 3-5 çapulcu sürüsü demesi ve; 
           "dev­let bölgede her şeye hâkimdir"
demesi,  kime ya da, kimlere ne yarar sağlayacak ki?
—niçin birileri böyle davranarak, halkın gözünü boyasın ki?)
kim olduğunu bilmediğim bu kişiler veya diğer bazı vatanseverler ancak;
—tv ekranlarında ve ana haber bültenlerinde, amigoluk yaparak,
           bir iki dakikada bağırıp çağırıp
           
"vatan vatan" diyerekten, memleketi kurtarırlar.
Sonuçta olan gariban fakir Anadolu, çocuklarına ve dipteki gözü yaşlı analarına oluyor.)
 
                               
Vatana sahip çıkma mitingleri
"annelerin şehidinin buz gibi mezar taşına bayramda sarılarak,
gözyaşı döktüğünü biliyor musunuz?"
 
{8}

Sıradaki Konu Başlığını Okumak için

Ya da anasayfaya Dönmek için lütfen tıklayınız...

 
 
 
 
M U S T A F A B İ L G İ N
Ohal Bölgesinden Kareler
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol