"Dikkat Önemli"
'' O ğ u z 33 '' T i m i 90'lı Yıllarda Terörle Mücaadelenin İçerisinde Yer Almış, Dillere Destan '' O ğ u z 33 '' Timin Yaşadıklarını Anlatan Sitemize Hoş geldiniz, Sizleri Burada Tutabilmek İçin, Yapılması Gereken Her Şey Yapıldı, Umarım Kaldığınıza Değer...!!!>'' O ğ u z 33 '' T i m i
   
  ‘Oğuz33’ Timi
  ATAMLA YAŞADIKLARIM
 
"birîndar bi birîna xwe zane. –
 yaralı yarasını bilir"
bir uzman çavuşun anıları
 
Anıtkabirde yaşadığım,
coşku ve gurur dolu anım:
 
            Ankara’ya, daha önce tedavim için, defalarca gitmeme rağmen, hayatımda ilk kez, Anıtkabir’i ziyaret ediyordum.
Gazi Mustafa Kemal’e saygılarımı, sunmak ve dua etmek için, atamızın mozolesinin önünde durarak, ellerimi açıp bir Fatiha süresini tam okuyordum ki, olgun yaşlarda biri yanıma yanaşarak;
arkadaş bu şekilde olmaz,
           —esas duruşta durup ve kafanı eğerek
           atamıza selam vereceksin
diye, fısıldadı,
şaşırdım acaba bu kişi kim,
           —yoksa sivil giyimli bir komutan falan mı?
diye, kısa bir süreliğine, sağıma soluma bir göz gezdirdim.
Sonuçta, bir yerde bildiğimden geri adım atmayarak, kendisine;
bizde ölmüşün ardında, el kol ve kafa işareti yapılmaz, 
           —sadece fatiha gönderilerek, bir tek rahmet okunur
diye, kaldığım yerde coşkuyla duama devam ederek, atama karşı insanlık görevimi sonunda, âmin diyerek yaptım.
(kim olduklarını bilmediğim, bu kişi ve bu kişiye benzeyen diğer kişiler, ancak atamızın huzurunda ve anıtkabir’de, bağırıp çağırıp ülkeyi kurtarırlar, memleketleri uğrunda bir çivi dahi çakmayan, bu menfaat sahibi sahte yüzlü insanlar, ancak kuru kuruya, vatan vatan der dururlar.
            Meydanlarda boynuna bayrak asarak, eline boy boy atamızın resmini alarak ve slogan atarak;
        
vatan millet bayrak diye,
atıp tutanların mevziinin ve siperin ne olduğunu bilmeyenlerin, intikalin bir doğa yürüyüşünden, arazinin ise, teknik bir geziden ibaret olduğunu sananların, güneydoğuda boynuna puşi takarak, bu vatanını ve bu bayrağını, nasıl gizlediklerini ve korkular içerisinde, bu değerlerini nasıl sakladıklarını, gördük ve yaşadık.)
  
                  
Bayraktan başka bir şey bilmeyenlerden kareler
"diware doğri hılnaşe –
 doğru duvar yıkılmaz" 
 
{1}
 
"ankara’da vatan bayrak diyenlerin,
 diyarbakır’da bu vatanını ve bu bayrağını nasıl gizlediklerini gördük"
Neticede, mozolenin önünde büyük komutan, Mustafa Kemal’e yaptığım bu insanlık görevimden sonra, Atatürk ve kurtuluş savaşı müzesini, heyecan ve coşku içerisinde, gezmeye başladım.
Çok geçmeden de, o destansı kurtuluş savaşı dönemini anlatan, silahlı askeri üniformalı, cansız mankenler, görsel ışıklar, bayraklar ve kum torbalarıyla örülmüş, savaş siperleri gibi, mekânların kullanılarak, o imkânsızlıklarla geçen mücadele yıllarının, temsili gösterilen kısmına geldim.
Yedi düvele karşı, adeta varıyla yokuyla aslanlar gibi savaşan, içerisinde bulunduğu mevziide, başını kaldırdığı andan itibaren, şehit düşen, düşmanın savaş meydanlarında, (Yunanistan) bayrağını dalgalandığı, ay yıldızlı bayrağımızın ise, yerlere düştüğü siperlerdeki askerlerimizi gördüğümde, tarifsiz bir acı ile adeta boğulurcasına yoğruldum.
Ellerinde mavzer silahları, fişeği olmayan yerlerdeki bitmiş boş şarjörler, yara, bere vs gibi, yaşananları izledikten sonra, içimden bir şeylerin kendiliğinden akıp gitmesiyle, elim ayağım titrercesine, tuhaf olmuştum.
Sonra nasıl olduysa, bir anda kendimi kaybederek, nizamiyede bıraktığım silahıma ait, şarjörün içerisindeki tüm mermilerimi, avucuma tek tek boşaltarak, askerlerimizin bulunduğu, siperlerin içerisine attım.
Bunu niçin yaptığımı bilmiyordum, bu davranışımı gören, başka kişiler oldu mu, onu da bilmiyordum ama o mücadele yıllarına, tanıklık ettikten sonra, çok karışık duygular yaşamıştım. 
           Belki yaptığım çocukça bir hareketti, belki de, çoğu insana göre yapılmaması gereken, koca bir deli saçmalığıydı ama sembolikte olsa, cephede vatanını korumak için savaşan, mevziilerdeki askerlerimizin, kafasındaki ve göğsündeki, yaralı halleriyle görünce, sanki o siperler içerisinde ben vardım, sanki o an, kahraman dedelerimizin yanında, düşmana karşı bende savaşıyordum.
 
    
Atamızın huzurunda dua eden ve ağlayan insanlardan kareler
"cesur yürekleriyle, hepimizin gönlüne taht kuran, kahraman "şehitlerimizi" 
 ne kadar, yad etsek, onlara ne kadar, Fatiha gönder sekte azdır" 
 
{2}

"yağmurlar yağıyordu, iç tenim sırılsıklam ıslaktı benim,
 haykırarak isyan ettim"
İnsanın içini cız latan, bu müthiş manzara karşısında, zangır zangır titredim, dayanamadım, kaynadım kaynadım ve sonunda ağladım.
O an, sanki bu hayattan kopmuştum, o an, sanki koca dağların altında kalırcasına, böğrümün orta yerine, bir hançer saplanmıştı ve kendimi tutamadım, kendimi kaybettim, yaşadığım acılardan ve onca ıstıraplardan sonra, her şeyimi kaybederek, darmadağın olmuştum.
Buna benzer bazı hareketlerim, ohal bölgesinde de olmuştu.
Teröristlerle yaşanan silahlı çatışmalarda, sonucun nelere yol açacağını bildiğim halde, yine de, zor durumda kalan silah arkadaşıma, bir an olsun tereddüt etmeden, dolu yedek şarjörümü fırlatmışımdır.
Bununla birlikte bir tarihte, yol araması esnasında, minibüs içerisindeki genç bir öğretmenden kimlik sormuştum, akabinde de, bu öğretmenin tuhaf davranışlarına şahit olmuştum, bunun sebebini sorduğumda ise;
            —kaçırılıp ellerine düşmekten çok korkuyorum diye fısıldamasıyla;
  —rahat olmasını ve
            —güven içerisinde, seyahatine devam etmesini önermiştim.
            Ama söylediklerime ikna olmadığını anlayınca bu defa, üzerimdeki el bombalarından, bir tanesini kendisine vermiştim, şayet bir şey olursa;
tutsak düşmemek için, pimini çeker, gereğini yaparsın diye.
Öyle ki, bu yol araması çalışmalarının bitimine müteakip, dönemin Mardin Valisinden adıma düzenlenmiş bir taktir belgeside almıştım. Gerekçesi ise, yapılan bu kontrollerde kişisel gayretlerimle ele geçirilen bir teröristin vermiş olduğu ifadesinde, bir tarihte şehit düşürülen iki özel kuvvet polisimizin olayının faillerinden birisi olması ve o dönemlerde sıkça konuşulan bu olayın katillerinin tümünün tespit edilerek yakalanmasıydı, çünkü bu azılı katil, o gün bir çok güvenlik barikatını aşmayı başararak kurtulmuştu.
         
 
        
Kurtuluş savaşı müzesinden sızı dolu sahneler ve operasyon belgesi
"silahımdan çıkan kovanlar,
bir bir döküldü ayakuçlarıma" 
 
{3}
 
"bu vatan,
 isimsiz kahramanlarındır"
Operasyonlarda teröristlerle yaşanan ölümüne korkunç silahlı çatışmalarda, fırsat buldukça mevziimde ya da, bir kamyon lastiği dibinde, düşmana sıkmış olduğum, fişeğin boş kovanları ziyan olmasın, yerde duracağına, alır toplarım diye düşünen, seyit onbaşılar gibi, bu yiğit ecdadın, bir gazi torunu olarak, müze içerisinde kurtuluş savaşının, adeta canlandırıldığı bölümdeki mevziilerde, sanki kahraman dedelerimizle, o gün yan yana, düşmanla savaşıyormuşum gibi, tarifsiz bir ruh haline bürünmüştüm.
            (bu yaşanan olaydan sonra, uzun yıllar sık sık tedavi için, Ankara’ya gitmeme rağmen, o acıları ve o çocukça deli saçmalığını, tekrardan bu eksik bedenimde, yaşamamak için, daha da, anıtkabir’e gitmedim.
Özelliklede kahraman dedelerimizin bulunduğu mevziilere bakınca, boğazıma atılan düğümler içerisinde, acılar yaşamama rağmen, yine de isterdim, tekrardan atamıza fatiha göndermeyi, ya da, hiç görmediğim, Çanakkale’de verilen kurtuluş savaşında, tümü şehit düşen, 57. Alay şehitliğini, görmeyi ve oralarda yatan, şanlı ecdadımıza dua etmeyi.)
Türk tarihinde, adeta bir dönüm noktası olan, büyük bir milleti yok, etmeye ve bu büyük milletin, boynunu kırarak diz çöktürüp, yaşadığı vatanını istilaya kalkışan, anlaşmalı düşman kuvvetlerine karşı, bu emsalsiz, bu yeniden büyük varoluş ve bu imkansız denilen, insanüstü mucizevî kurtuluş savaşıyla, bugünkü yaşadığımız ülkenin, ilelebet var olmasına neden, bu inanç ve bu iman dolu, insanlardan Allah kat kat razı olsun, geçmişimize altın harflerle yazılmış, bu destansı mücadeleyi veren yiğit ecdadımızla;
           —ne kadar övünsek te, 
           —ne kadar gururlansak ta ve
           —ne kadar bu insanlara dua etsek te azdır, 
           —onların haklarını hiçbir zaman, biz torunları olarak ödeyemeyiz, 
           —ancak, elimizden gelen, 
           —onları her daim yâd ederek hatırlamak ve ruhlarına, fatiha göndermektir.

Bu vesileyle;
şehitlerimizi, atalarımızı ve kahraman dedelerimizi,
ŞÜKRAN,
              GURUR,
ÖZLEM ve SAYGIYLA anıyor,
Allahtan kendilerine tekrardan,
gani gani rahmet diliyorum.
 
                                               Şehitler anıtı
"vatansızlara inat,
 vatan sağ olsun" 
 
{4}

Sıradaki Konu Başlığını Okumak için

Ya da anasayfaya Dönmek için lütfen tıklayınız...

 
 
 
 
M U S T A F A B İ L G İ N
Ohal Bölgesinden Kareler
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol